EREĞLİ
ERDEMİR
07 Kasim 2016 01:59:12
Birkaç gün önce Ereğli Belediye Başkanı Opr.Dr.Hüseyin Uysalın Erdemirle ilgili bir açıklamasını okudum. Bir cümlede özetlemek gerekirse, Uysal, açıklamasında Erdemirin Kendisini yaratan kente sırt döndüğünü söylüyordu. Üstelik eni-konu sert bir üslupla !..
Konu önemli..Bu nedenle makarayı başa saracağım:
Erdemirin kuruluşundan (montaj dönemi ve açılış: 1961-1965) bu yana süregelen bir kısır tartışmayla gireceğim yazıya:
Ereğli mi Erdemiri yarattı, yoksa Erdemir mi Ereğliyi ?..
Bu soruyu iki aşamalı olarak yanıtlamak gerekiyor:
İlk aşama:
Ereğli, 1960 öncesi, entegre bir demir-çelik fabrikasının kurulmasına çok elverişli bir coğrafyaya ve doğal kaynaklara sahipti:
Deniz, akarsu, ucuz toprak ve emek ile taşkömürü
Bunlar, entegre bir demir-çelik fabrikasının olmazsa olmazlarıdır.
Buradan bakıldığında, çok sağlıklı bir değerlendirme olmasa da, Ereğlinin Erdemiri yarattığı söylenebilir.
İkinci aşama:
Erdemir, montaj döneminden başlayarak günümüze kadar uzanan 55 yıllık zaman diliminde, eski Ereğlinin toplumsal yapısını çağdaşlaştıran bir misyon üstlendi. Denilebilir ki bugünkü modern/çağdaş Ereğlinin mimari Erdemirdir.
Buradan bakıldığında, Erdemirin de Ereğliyi yarattığı söylenebilir !
Bir ayrım yapmak gerekirse; Eski Ereğli, Erdemiri; Erdemir de Yeni Ereğliyi yaratmıştır.
Geçerken şunu söylemek istiyorum:
Bu, yumurta-tavuk kısır döngüsünü anımsatan çocuksu tartışmaya bir son vermek gerekiyor artık ! Ayıp oluyor !..
Erdemirin kentle ilgisini ve/veya ilgisizliğini de iki aşamalı olarak ele almak gerekiyor:
Birinci aşama:
Erdemirin sermaye bileşiminde kamunun/devletin ağırlıklı olduğu dönem.
İkinci aşama, Özel sektörün ağırlıklı olduğu dönem..
Bu ayrımı, ilgi kavramının dar anlamıyla yapıyorum.
Yoksa, yarattığı katma değerlerle Ereğliyi yeni bir toplumsal düzene taşıyan, bu anlamda yeniden yaratan bir temel kuruluşu, kente sırtını dönmekle suçlamak abesle iştigal olur !
Tartışma da zaten ekonomik-ticari/kültürel/sosyal/sportif yardım-destek çerçeve içinde !
Tarafların konuya yaklaşımlarını şu şekilde özetlemek olasıdır :
Erdemirden bu konuda yapılmış somut bir açıklama yor gerçi, ama benim sezebildiğim kadarıyla şirket yönetimi şöyle bir yaklaşım içinde istekler karşısında:
Ben, Ereğliye, direkt ve dolaylı yollardan, büyük çaplı istihdam yaratıyorum. Ara-mallarımın bir kısmını yerel piyasadan alıyorum. Çok düşük bir fiyatla kentin suyunu veriyorum. Nakliyatı ayakta tutuyorum. Ürün vererek manifaktür sanayii ile sac piyasasına katkıda bulunuyorum. Kültürel etkinlikler ile yerel basına destek oluyorum
Başka ne yapayım ?
Kent yönetimi ile Odalar ise, Ara (iç) mal alımlarının oranının arttırılmasını, yerel piyasaya daha çok defolu ürün verilmesini, sosyal/kültürel/sportif yatırımlar yapılmasını vb. istiyorlar Erdemirden..
Laf aramızda bu taleplerin şöyle böyle yarım yüzyıllık bir geçmişi vardır ve dönem dönem ısıtılıp piyasaya sürülür !Kimi zaman yerel basın da kullanılarak çok agresif bir üslupla !..
Erdemir global bir dev ! Yerel kuruluşların ondan bir takım isteklerde bulunması doğaldır. Verir vermez, çünkü zorunlu değil; ama isteklere karşı duyarlı davranmaktan, diyalog yollarını açık tutmaktan da kimseye bir zarar gelmez !..
Erdemirin, devlet/kamu ağırlıklı döneminde Ereğli ile ilişkilerinin daha sıcak olduğunu söylemek mümkündür. Ancak, bu sıcaklığın hissedilmesi daha çok siyasal iktidar aracılığı ile olmuştur. İktidarda kim varsa, onların yakını/yandaşı, her alanda Erdemirle daha sıcak ilişkiler kurmuşlardır. Bu zaten, kamu kuruluşu/siyasal iktidar ilişkisinin bize özgü klasiğidir !
Ancak, bu süreçte, istisnai kısa dönemler de yaşanmıştır. Örneğin Kerim Dervişoğlu ile Yalçın Amanvermezin genel müdürlük dönemlerinde !..
Bu iki genel müdür, kişisel insiyatiflerini kullanarak Erdemirin kentle olan ilişkilerini eşitlikçi bir platforma taşımışlar; eni-konu anonimleştirmişlerdi.
Amanvermezin Erdemirin özelleştirilmesine karşı çıkması da ezber bozan cesur bir çıkış olarak tarih sayfalarına yazılmıştır
( Ben bu istisnai dönemlere, Erdemir Sancısı ve Emeğin Çelikleşme Öyküsü ismindeki kitaplarımda değinmiştim.)
Erdemirin özel sektöre geçtikten sonra kentle olan ilişkisinin eni-konu soğuk bir sürece girdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Oğuz Özgenin genel müdürlük dönemi sözdışı ! Özgen, Erdemir-Ereğli birlikteliğini pekiştiren çok iyi şeyler yaparken, Erdemire içi-boş, anlamsız gerekçelerle savaş açan önceki belediye başkanının agresif tutumunu da değişik şekillerde göğüsleyerek hem şirketine ve hem de, sonuç olarak kente büyük hizmetlerde bulunmuştur.
Erdemirin özelleştirilmesini izleyen süreçte, şirketin kentle olan ilişkisinin eski sıcaklığını yitirmesinin iki temel nedeni vardır:
Birincisi, özel sektörcülüğün üretimi kara araç sayan felsefesi ! Direkt olarak kara odaklı bir bakış açısı, kaçınılmaz olarak her alanda maliyetlerin düşürülmesini öngörür. Buna tipik bir örnek olarak Erdemirin artık çok yaşlanan hizmet binasını bile yenilemekten kaçınması gösterilebilir.
İkincisi, eski belediye başkanının bir takım politik gerekçelerle Erdemire milyonlarca liralık ceza kesmesi; binalarını kapatması !
Özel sektör böyle şeyleri kolay kolay unutmaz !
Erdemir-Ereğli soğukluğunun sürmesinin nedenleri bunlardır.
Soğukluğu ortadan kaldırmanın yolu, cezai müeyyidelere başvurmak, maço açıklamalarda bulunmak değildir. Uysal yönetimi önceki belediye başkanının kazdığı kuyuya düşmemelidir ! O düştü, Uysal bundan kendisini sakınmalıdır ! Soğukluğu ortadan kaldırmanın yolu, diyaloğu öne çıkartan esnek bir politika izlemekten geçiyor. Bu yol şuan tıkalı ise, onu açmaya öncelik veren girişimlerde bulunmak en doğru yoldur. Bu konuda Erdemir yönetiminin de soruna daha empatik, daha duyarlı bir yaklaşımda bulunmasında sayısız yarar vardır.
Sonuçta Ereğli de bizim, onun bir parçası olan Erdemir de !
Ereğli-Erdemir ayrımcılığı yapmak, provokasyondur !..
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış